İdare hukuku, temeli anayasada belirlenen, idarenin faaliyet ve örgütlenmesine ilişkin kurallar öngören, kamuya tanınan üstünlük ve ayrıcalıklar ile bireye tanınan hak ve hürriyetlerin dengelenmesini sağlayan hukuk dalıdır.
Prof. Dr. Metin Günday’ın tanımlamasına göre: “İdare hukuku, en geniş anlamıyla idarenin hukukudur.” O halde, idare hukukunun konusunu belirlerken, önce idare kavramından ne anlaşılması gerektiğini açıklığa kavuşturmak zorundayız.
İdare ise, organik anlamda devlet yapılanması içerisinde belli görevleri yerine getirmek için oluşturulan örgüt ve bu örtütte istihdam edilenler olarak tanımlanır. Fonksiyonel anlamda ise idare ile kastedilen kamu hizmetlerini hayata yansıtmak için sahip olunması gereken nitelikler ve bu örgütün çalışma sistematiğidir.
İdarenin var oluş amacı kamu yararının gerçekleştirilmesidir. İdare hukuku da, kamu yararını oluşturmaya, bozulan yarar dengesini yeniden kurmaya yardımcı olarak idarenin faaliyet ve örgütlenmesini kurallara tabi kılar ve böylece bireyin hak ve hürriyetlerinin güvence altına alınmasını sağlar.
İdare hukuku, 19. yüzyılda ortaya çıkması bakımından kaynağını Roma’dan alan birçok hukuk dalına nazaran daha genç bir hukuk dalıdır. Gelişimini, değişen devlet modeli anlayışına bağlı olarak hızla sürdürmekte olan idare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenir.
Özellikleri
İdare hukuku, genç bir hukuk dalıdır ve tedvin (derleme) edilmemiştir.1789 Devrimi’nden sonra Fransa’da ortaya çıkmıştır.İçtihatlara dayanmaktadır. İdare hukukunda, kamu yararı düşüncesi, hâkimdir ve idare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, idari yargıda çözümlenir.
Kaynakları
İdare hukukunun kaynaklarının başında anayasa gelmektedir. Anayasadan sonra idare hukuku ile ilgili kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzük ve yönetmelikler sıralanır. Yargı içtihatları ve idari teamül ve tatbikat da elbette bu hukuk dalının kaynakları arasında sayılmalıdır.
Danıştay 10. Dairesi’nin 10.01.1995 tarih 1996/4274 E. ve 1998/5478 K. sayılı kararında idare hukukunun kaynaklarının neler olduğundan şöyle bahsedilmektedir:
“…idare hukukunun kodifiye edilmemiş olmasından kaynaklanan ve gelişen ihtiyaçlara cevap vermesi açısından idari yargı yerlerince geliştirilen bir takım ilkelerin yargı denetiminde dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu ilkeler tüm demokratik ülkelerce kabul edilen, gerçek, soyut ve evrensel ilkelerdir.”